Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın başkanlığında yapılan 65. Başkanlar Kurulu Toplantısı’nın sonuç bildirgesi yayımlandı.
Eğitim-Bir-Sen 65. Başkanlar Kurulu Toplantısı gerçekleştirildi. Kurulda 8’inci Dönem Toplu Sözleşme süreci, eğitim çalışanlarının sorunları, eğitim gündemine ilişkin gelişmeler, gelecek döneme ilişkin sendikal politikalar ile ülke ve dünya gündemi ele alınırken Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) bütçe görüşmelerinde kamu görevlilerinin kayıplarını telafi edecek düzenlemelerin 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na eklenmesi, yeni bir sendika ve toplu sözleşme kanunu çağrısı yapıldı.
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın başkanlığında yapılan toplantıda, Eğitim-Bir-Sen şube başkanları söz alarak görüş ve önerilerini dile getirdiler. Toplantı, tüm başkanların katkısıyla oluşturulan 65’inci Başkanlar Kurulu Toplantısı Sonuç Bildirgesi’nin yayımlanmasıyla sona erdi. Bildirgede 8’inci Dönem Toplu Sözleşme sürecinin kamu işvereninin uzlaşmaz tavrı nedeniyle mutabakatsızlıkla sonuçlandığına dikkat çekilerek, sendikal hak ve özgürlükler ile örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) ve uluslararası hukuk normları ekseninde emeğin değeriyle ve akıtılan terle uyumlu hale getirilmesi amacıyla yeni bir sendika ve toplu sözleşme kanunu çağrısı yapıldı. Bildirgede TBMM’deki bütçe görüşmelerinde kamu görevlilerinin kayıplarını telafi edecek düzenlemelerin 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na eklenmesi talep edildi. Bildirgede ayrıca konut ve kira sorununa da dikkat çekilerek, kamu görevlilerine kira yardımı yapılması gerektiği vurgulandı. 20 maddelik sonuç bildirgesi şöyle:
“1- Siyonist İsrail, soykırım ve insani krizi önlemeye yönelik uluslararası protokolle sağlanan ateşkesi hiçe sayarak Gazze’de insanlık dışı suçları ve soykırımı sürdürmektedir. Siyonist İsrail’in dünya barışı ve uluslararası toplum için ciddi bir tehdit oluşturduğu bir kez daha görülmüştür. Batı Şeria’da ise sistematik bir biçimde Filistinlileri temel haklarından mahrum bırakan, yeni bir soykırım girişimine hazırlanan siyonist İsrail’in Gazze’den sonra Batı Şeria’nın ilhakı yönündeki saldırıları karşısında askeri alan başta olmak üzere siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik alanlarda da topyekün önleyici ve engelleyici tavır ortaya konmalıdır.
2- Zenginlerin ve güç odaklarının aracı olan küresel sömürünün, işgal politikalarının ve bölgesel despotluğun son örneği Sudan’da sergilenmektedir. Milyonlarca insanın ölümle yaşam arasında sıkışmasının sembolü haline gelen Sudan’da yaşananlar insanlık, vicdan ve ahlak adına utanç vericidir. Sudan’da masum insanlara karşı sergilenen zulme son verilmesi, bunların sorumlularının hukuk önüne çıkarılması vicdan ve hak bilincine sahip her insanın yükümlülüğüdür.
3- Doğu Türkistan başta olmak üzere mazlum halklara ve insanlara karşı sürdürülen, insanlığın ortak utancı olan katliamları, cinayetleri, açlığa maruz bırakılmayı ve hak ihlallerini şiddetle kınıyor; insanlık alemini zulme karşı durmaya, barışı, adaleti, özgürlüğü ve insan haklarını dünyamıza hâkim kılmak için sorumluluk almaya, zalime ve zulme dur demeye çağırıyoruz.
4- Irk, dil, din, sınıf ayrımı gözetmeksizin, devredilmez, vazgeçilmez temel insan haklarının korunması ve yaşatılması konusunda daha çok gayret gösterilmeli, küresel ve yerel düzlemde uluslararası hukukun, hukukun üstünlüğünün, barışın ve adaletin tesis edilmesi için herkes elini taşın altına koymalıdır.
5- Anayasa değişikliği iradesinin ortaya konulmasına, sendikal hak ve özgürlüklerin anayasada en geniş biçimde yer almasının sağlanması ve örgütlenmenin önünde var olan engellerin ortadan kaldırılması noktasında önemli bir fırsat ve dönüm noktası olarak bakılmalıdır. Anayasada çalışma hayatını düzenleyen hükümlerin uluslararası hukuk kurallarını, ILO normlarını ve evrensel sendikal hakları içerecek şekilde yer alması sağlanmalıdır.
6- 8’inci Dönem Toplu Sözleşme süreci, kamu işvereninin uzlaşmaz ve memurun haklı taleplerini görmezden gelen tavırları nedeniyle mutabakatsızlıkla sonuçlanmıştır. Kamu işvereninin bu tutumu, kamuda aynı görevi yapan farklı statüdeki kamu görevlileri arasındaki ücret dengesizliğinin sürmesine neden olmuştur. Devlet, yönlendirici, düzenleyici ve belirleyici rolünü, gelirde adaleti sağlama, sosyo-ekonomik eşitsizlikleri giderme, gelir dağılımı ve fırsat eşitliğinde adil bir sistem kurma ve toplumun her kesiminin sisteme eşit bir ortak olarak katılmasını sağlama yönünde kullanmalıdır.
7- 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun kamu görevlilerinin mali, sosyal, özlük haklarının korunması ve geliştirilmesi, çalışma şartlarından kaynaklanan sorunlarının toplu pazarlık masasında çözümü konusunda artık yetersiz kaldığı ortaya çıkmıştır. Sendikal hak ve özgürlükler ile örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının ILO ve uluslararası hukuk normları ekseninde, emeğin değeriyle ve akıtılan terle uyumlu hale getirilmesi amacıyla yeni bir sendika ve toplu sözleşme kanunu yapılmalıdır.
8- Ekonomideki dalgalanmaların da buna karşı yürütülen kamu politikalarının da kamu görevlilerinin alım gücünü zayıflattığı, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun yetkili konfederasyon ve sendikanın sesine kulak vermeyen dar bakış açısı, emeğin, alın terinin alınmasına gölge düşürmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde devam eden bütçe görüşmelerinde kamu görevlilerinin ücretlerinde kayıpları giderecek, yüksek enflasyon ateşi karşısında maaşların erimesini önleyecek düzenleme, 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda yer almalıdır.
9- Kamu personel rejiminde kademe/derece ilerlemesi ile ek göstergeyi irtibatlandıran bir süreç uygulanmalı, her bir kadro unvanının birinci dereceye kadar yükselebilmesi sağlanmalıdır. Birinci dereceye yükselen kamu görevlilerinin ek göstergeleri en az 3600 olmalı, buna ilişkin toplu sözleşmede karar altına alınan yasal düzenleme çalışması konusunda ivedilikle adım atılmalıdır.
10- Yükseköğretim kurumlarının disiplin kurullarında ve lojman komisyonlarında sendika temsilcisinin bulunması başta olmak üzere toplu sözleşme hükümlerimiz, anayasa, uluslararası sözleşmeler ve kanunlarla koruma altına alınan kazanımlarımız engellenemez, engellenmemelidir. Atılan demokratik adımları, sendikal örgütlenme alanındaki gelişmeleri ve özgürleşme alanındaki genişlemeleri olumsuz etkileyecek uygulamalardan kaçınılmalıdır.
11- Konut ve kira sorunu, kamu görevlilerinin çalışma şartlarını ve istihdam edildikleri hizmet yeri tercihlerini etkileyecek hatta yegane etken olacak kadar ağırlaşmıştır. Sadece büyükşehirlerle sınırlı kalmayan, kamu görevlilerini şehirlerden uzaklaşmaya zorlayan kira sorunu, bir geçim sorununa dönüşmüştür. Bu sorun bir an önce çözüme kavuşturulmalı, kamu görevlilerine kira yardımı yapılmalıdır.
12- Kariyer ve liyakat ilkesinin zorunlu bir gereği olan görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları, kurumların takdirine ve yöneticilerin keyfî kararlarına bırakılmamalıdır. Tüm kamu kurumlarında görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları periyodik olarak yapılmalıdır.
13- Öğretmenlerin yer değişikliği talepleri karşılanmalı, öğretmen açığı kapatılmalı ve bölgesel farklılıkların giderilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Anayasal bir hak olan mazerete bağlı yer değişiklikleri ve isteğe bağlı yer değişikliği ile yaşa ve tecrübeye dayalı bölgeler arası adil bir öğretmen istihdamı birlikte uygulanmalı; hem öğretmenlerin yer değişikliği gibi temel çalışma haklarını hem de bölgeler arasında adil dağılımını sağlayacak objektif bir yer değişikliği süreci hayata geçirilmelidir.
14- Eğitim yöneticiliğinin meslekleşmesi, mesleki yeterliliklerin belirlenmesi, meslek öncesi ve meslek içinde yetiştirme ile liyakat, uzmanlık, bilgi, beceri ve tutum ekseninde yapılacak seçme ve atama, sorumlulukla orantılı mali haklar, kazanılmış hakların korunması ve bireysel tecrübenin kurumsal sürekliliğe dönüştürülmesi eğitim yönetiminin temel parametreleri olmalıdır.
15- Şube müdürlerinin ve şeflerin özlük hakları, sorumlulukları ekseninde iyileştirilmelidir. Milli eğitim uzmanı, bakanlık müfettişi ve yardımcısı, il milli eğitim müdür yardımcısı, ilçe millî eğitim müdürü, araştırmacı, şube müdürü, eğitim müfettişi ve yardımcısı ile eğitim uzmanı kadrolarında görev yapanlardan, aranan hizmet süresini tamamlayanlara da uzman öğretmenlik, başöğretmenlik ünvanına dayalı haklar tanınmalıdır.
16-Eğitim ve öğretim hizmetinin aksamadan yürütülmesi için emek sarf eden genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, yardımcı hizmetler ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların mali ve özlük hakları iyileştirilmeli; eğitim ve öğretim sınıfı çalışanlarına tanınan haklar kendilerine de tanınmalıdır.
17- Akademisyenlerin zamanlarını araştırma ve bilgi üretmeye hasretmelerinin, bilimsel bilgi ve toplumsal hizmet üretebilmelerinin ön şartının iş güvencelerinin sağlanması, mali haklarının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi olduğu görülmeli ve bu konuda adım atılmalıdır.
18- Üniversitelerde ortaya konulan toplumsal hizmetin üretimine akademik personel kadar katkıda bulunan ve akademik çevre kavramının ayrılmaz bir parçası olan idari personele “üvey evlat” muamelesi yapılmasından vazgeçilmelidir. Akademisyenlere tanınan geliştirme ödeneği, yükseköğretim tazminatı, döner sermaye katkı payı gibi temel mali ve sosyal haklar idari personele de tanınmalıdır.
19- Toplu sözleşmede karar altına aldırdığımız ‘üniversite idari personelinin üniversiteler arası merkezi yer değişikliği’ talebiyle ilgili kurumlarca çalışma gerçekleştirilerek düzenleme yapılması konusunda somut adımlar atılmalıdır. İdari personelin üniversiteler arası merkezî yer değişikliğini sağlayacak bir sistem bir an evvel kurulmalı, aile sağlık mazereti nedeniyle yer değişikliği taleplerini ivedilikle karşılayan bir yer değişikliği süreci şeffaf ve denetlenebilir bir şekilde ortaya konulmalıdır.
20- Eğitim-Bir-Sen olarak insan haklarına yönelik her türlü şiddet, baskı, zulüm ve haksızlığa karşı çıkmaya, zulüm kimden gelirse gelsin zalimin karşısında, haksızlık kime yapılırsa yapılsın mazlumun ve mağdurun yanında olmaya; bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da güçlülerin hukuku için değil hukukun üstünlüğü için, sözde değil özde eğitim için, kazanılmış hakların korunması ve yeni hakların elde edilmesi için çaba harcamaya, sesimizi yükseltmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz.”
