Hayat bazen koca bir ormana benzer. İçinde yollar, patikalar, çıkmazlar ve sürprizlerle doludur. O ormanda yolumuzu bulmamızı sağlayan işaretler vardır. Çocuklarımız için bu işaretlerin en kıymetlilerinden üçü, aslında hepimizin dilinde dolaşan küçük ama büyülü kelimeler:
“Günaydın”, “Özür dilerim” ve “Teşekkür ederim.”
Belki bir nefes kadar kısa, belki bir tebessüm kadar hafif… Ama etkileri düşündüğümüzden çok daha derindir. Bu kelimeler, çocukların empatiyle yoğrulmuş, saygı dolu bireyler olarak yetişmesinin gizli anahtarlarıdır.
Bir Selamla Başlayan Gün
Sabahın erken saatlerinde mutfağa yayılan çay kokusunu düşünün. Çocuğunuz masaya otururken size dönüp içten bir sesle, “Günaydın!” dediğinde, aslında sadece güne başlamıyor. O an, size değer verdiğini, sizi gördüğünü, varlığınızı önemsediğini de söylüyor.
“Günaydın” basit bir selam değil; güne umutla adım atmaktır. Çocuğun dilinde yer ettiğinde, onun dünyaya bakışını da aydınlatır.
Bir Özürle Onarılan Kalpler
Hepimiz hata yaparız. Yeri gelir istemeden kalp kırarız. İşte tam o anda, küçücük bir “Özür dilerim” kelimesi, kırılan kalbi onaran en güçlü merhemdir. Çocuk, özür dilemenin zayıflık değil, cesaret olduğunu öğrendiğinde; ilişkilerinde sorumluluk almayı, empati kurmayı ve onarmayı da öğrenir.
Bir çocuğun oyun sırasında arkadaşına yanlışlıkla çarpıp, “Özür dilerim” demesi… Bu küçücük cümlenin aslında gelecekte barışçıl bir toplumun tuğlalarından biri olduğunu düşünmek, biz yetişkinlerin sorumluluğunu daha da ağırlaştırıyor.
Minnettarlığın Çiçeği: Teşekkür
Birine teşekkür etmek, onun emeğini fark ettiğimizi söylemektir. “Teşekkür ederim” diyen çocuk, küçük de olsa iyiliklerin değerini öğrenir. Paylaşmanın güzelliğini, verilen emeğe duyulan saygıyı içselleştirir.
Çocuğunuz, size bir bardak su getirdiğinizde “Teşekkür ederim” dediğinde, aslında sadece bir kelime kullanmıyor. O an, gönlünde minnetin filizlendiğini gösteriyor. İşte o filiz, büyüyüp hayata yayıldığında; daha adil, daha duyarlı bir toplumun yeşermesi kaçınılmaz olur.
Peki, Bizim Rolümüz Ne?
Çocuklar, gözleriyle öğrenir. Duyduklarından çok, gördüklerini örnek alırlar. Biz yetişkinler, “Günaydın” demeyi alışkanlık haline getirmezsek; “Özür dilerim” demekten kaçınırsak; küçük iyiliklere “Teşekkür ederim” diyemezsek, onlardan bunu beklememiz adil olur mu?
Günlük hayatın içinde küçük ritüeller yaratmak mümkündür:
-
Kahvaltıya başlarken ailece “Günaydın” demek,
-
Küçük yardımlardan sonra mutlaka “Teşekkür ederim” kullanmak,
-
Hata yaptığımızda çocuğumuza “Özür dilerim” diyerek örnek olmak…
Bazen bir oyunla, bazen bir hikâyeyle… Kuklaların yardımıyla “özür dileme” sahnesi canlandırmak ya da akşam yemeklerinde herkesin gün içinde teşekkür etmek istediği bir olayı paylaşması… Bunlar, çocukların hayatına değerli bir miras bırakmanın en doğal yollarıdır.
Yarın İçin Bugünden
Sevgili veliler, çocuklarımız bugün küçük birer birey olabilir. Ama unutmayalım, yarının yetişkinlerini onlar oluşturacak. Bir çocuğun dilinde dolaşan her “günaydın”, toplumun huzuruna katkıdır. Her “özür dilerim”, barışa atılmış küçük bir adımdır. Her “teşekkür ederim”, sevgi ve saygının köprüsüdür.
Gelin, bu sihirli kelimeleri çocuklarımızın günlük hayatının ayrılmaz bir parçası haline getirelim. Çünkü bugün öğrettiğimiz bir teşekkür, yarının hoşgörüsünü; bugün dile getirdiğimiz bir özür, yarının barışını; bugün paylaştığımız bir günaydın, yarının aydınlığını hazırlayacaktır.
Yazar: Emine Çavuş
YORUMLAR