29 Haziran’da yaşanan bir olay, Türkiye’de sıkça kullanılan “adamın varsa her kapı açılır” sözünü yeniden gündeme taşıdı. Barış Kalkanı ve Afrin harekâtlarına katılan Astsubay Süleyman Gültekin, mesai sonrası evine dönerken trafikte bir işadamıyla tartışma yaşadı. İddiaya göre tartışmanın fitilini ateşleyen, iş adamı Serkan Meriç’in Gültekin’i sollamak istemesi ve bu isteğin gerçekleşmemesi oldu.
Ancak işadamı Meriç’in “acelesi”, bir anda şiddetli bir takibe dönüştü. Tartışma yaşandıktan sonra yoluna devam eden Gültekin, oturduğu lojmana ulaşınca aslında olayın kapanmadığını anladı. İşadamı Meriç, onu lojmana kadar takip etmişti.
Lojman nizamiyesinde yaşanan ikinci tartışmada Meriç’in Gültekin’e küfür ettiği ve “Seni öldürürüm, yere sererim seni” şeklinde tehditler savurduğu öne sürüldü. Olay, nizamiyedeki askerlerin araya girmesiyle büyümeden sona erdi.
Nüfuz Devrede: Gözaltına Alınan Asker, Korunan Saldırgan
Ancak asıl dikkat çekici olan, olaydan sonra yaşananlardı. İşadamı Meriç’in telefon trafiği sonrası, tartışmada mağdur taraf olduğu belirtilen Astsubay Süleyman Gültekin savcılık talimatıyla gözaltına alındı. Avukatsız şekilde ifadesi alındı. Türk Silahlı Kuvvetleri de Gültekin’in beylik silahına el koydu.
35 günü aşkın süre geçmesine rağmen, silahı yapılan tüm başvurulara rağmen hâlâ iade edilmedi. Gültekin, kendisini gözaltına alan ve avukatsız ifade alan kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Gözaltı kararı veren savcıyı da Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikâyet etti.
Adaletin Yolu Ne Kadar Açık?
Şimdi kamuoyu şu soruların yanıtını arıyor:
- Şikâyet edilen kişi nüfuzlu bir işadamı olduğu için mi astsubay gözaltına alındı?
- Madem işadamının acelesi vardı, neden lojmana kadar zaman harcayarak takip etti?
- Hukuk ve adalet, vatandaşın konumu ve gücüne göre mi çalışıyor?
Astsubay Gültekin’in şikâyetleri ile ilgili süreç ise henüz başlamış değil. Yaşanan bu olay, bir kez daha güçlünün değil, haklının korunması gerektiğini hatırlatıyor.