Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem TBMM seçimlerine sayılı günler kala Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki Vize serbestisi sorunu çözülmeyi bekleyen siyasi sorunlardan biri olarak yer alıyor.
Mevcut AK Parti Hükümeti, Avrupa Vize Serbestisi için gereken 72 kriterden yalnızca 7’sini karşılamıyor. Bu yüzden AB tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Vize Serbestisi verilmiyor.
Bu sorun geçtiğimiz günlerde ilk kez CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getirilmişti.
Kılıçdaroğlu, katıldığı özel bir televizyon kanalının canlı yayınında “Türkiye’de her vatandaş artık AB’ye vizesiz girecek. Avrupa Birliği‘nin ön gördüğü tüm demokratik kuralları ülkemize getireceğiz”, “Üç ay içinde vize sorununu bitireceğiz” ifadelerini kullanması dikkat çekmiş ve tartışmaları beraberinde getirmişti.
Kalan 7 kriter nelerden oluşuyor?
18 Mart 2016 tarihinde AB Komisyonu, Türkiye ile AB arasında gerçekleştirmiş olduğu mutabakat raporunda yolsuzlukla mücadelede önlemlerin alınmasından, kişisel verilerin korunmasına kadar birçok kriterin gerçekleştirilmediğine yer vermiştir. Söz konusu raporda kısaca şu kriterlerin Türkiye tarafından yerine getirilmediğinden bahsedilmiştir:
– AB Standartlarında Tam Uyumlu Biyometrik Pasaport Çıkartılması,
– Yolsuzlukla Mücadele İçin Önlemlerin Alınması,
– Europol ile Operasyonel İşbirliği Anlaşması Yapılması,
– Terörle Mücadele Yasa ve Uygulamalarının Avrupa standartlarına Uyacak Şekilde Düzenlenmesi,
– AB Standartlarında Kişisel Verilerin Korunması Düzenlemesinin Kabulü ve Uygulanması,
– Suç Bağlantılı Konularda AB’nin Tüm Ülkeleriyle Etkili İşbirliği Yapılması,
– AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın Tüm Maddelerinin Uygulanması.
Öte yandan CHP, 2016 yılında yapılan ‘Türkiye ile AB arasındaki sığınmacı anlaşmalarından çıkma’ ve ‘2 yıl içinde sığınmacıları ülkelerine geri gönderme’ vaadinde bulunduğu biliniyor. Bu vaadin Türkiye’nin AB ile Vize serbestisi konusunda uzlaşabilmesini olumsuz bir biçimde etkileyebilir mi sorusunu da beraberinde getiriyor.
Kılıçdaroğlu’nun olası Cumhurbaşkanlığında vaat ettiği gibi ‘üç ay gibi kısa bir süre içinde AB vize serbestisi sorununu çözmesi’ mümkün müdür?
Bu vaadin gerçekleşebilmesi için iç ve dış siyasette ne gibi adımlar atılması gerekir?
Vize serbestisi sorununun çözümüne yönelik adımların olumlu sonuçlanması dahilinde Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin önü açılabilir mi?
CHP’nin ‘Türkiye ile AB arasında yapılan sığınmacı anlaşmalarından çıkma’ vaadi bu süreci olumsuz bir biçimde etkiler mi?
Tüm bu soruları eski Avrupa Birliği (AB) Bakanı Ali Haydar Konca, uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset bilimci Sezin Öney, Halk TV Dış Haberler Müdürü ve uluslararası ilişkiler uzmanı olan gazeteci ve yazar Mustafa Kemal Erdemol Gazete İlke için yanıtladı.
‘Çok boyutlu bir süreç olarak değerlendirilmelidir’
Gazete İlke’nin sorularını yanıtlayan eski AB Bakanı Ali Haydar Konca, bu meselenin çok boyutlu olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Eski AB Bakanı Konca, Gazete İlke’nin sorularına genel olarak kısaca şu cevabı verdi: “Bu yöntem olarak uygun olabilir, ancak olay; teknik, siyasi, ekonomik ve kültürel boyutları bulunan bir süreç olarak düşünülmeli ve değerlendirilmelidir. Bu çok geniş bir çerçevedir. Ve işin temelinde Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, yargıç teminatı konularını da içeren yeni bir paradigma ve yeni bir toplumsal sözleşmeye ilişkin ciddi ve inandırıcı niyet, çaba ve taahhüt önemli bir adım olabilir.”

“Temel hak ve özgürlükler, kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğüne yönelik yeni adımlar atılmalı”
Konca, “CHP’nin ‘Türkiye ile AB arasında yapılan sığınmacı anlaşmalarından çıkma’ vaadi bu süreci olumsuz bir biçimde etkiler mi?” sorusuna ise “Bu anlaşma Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel ilkeleri ile bağdaşmadığı gibi, uluslararası göçmen ve ‘sığınmacı’ hukukuna da uygun olmayan bir niteliktedir. Sığınmacı sorununun ilgili devletlerle – Suriye, Afganistan vb.- insani ve hukuki çerçevede çözümüne yönelik olumlu adımlar, bu konudaki anlaşmaların varlığını anlamsızlaştıracağı için, sorun yaratmaz diye düşünüyorum. Bütün taraflar içinde en doğru çözüm olur.” ifadelerini kullanarak yanıt verdi.
“1-2 yıllık sürecin gerekeceğini düşünüyorum”
Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset bilimci Sezin Öney, Kılıçdaroğlu’nun vizesiz Avrupa vaadinin kolay olmadığını, ancak bunun mümkün olabileceğini söyledi. Üç ay içinde çözümün mümkün olamayabileceğini ve yaklaşık 1-2 yıllık süreç içinde gerçekleşme durumunun mümkün olabileceğini belirten Sezin Öney, “Tabii, bunun için Türkiye’nin istikrarlı bir hükümete kavuşması; yani, Millet İttifakı Cumhurbaşkanlığı ve Meclis çoğunluğunun kesintisiz, özellikle ekonomide başarılı bir ekonomi çizgisi yakalıyor olması gerekir. O nedenle, Millet İttifakı’nın yasama ve yürütmede rüştünü kanıtladığı 1-2 yıllık bir sürecin gerekeceğini düşünüyorum. Normal şartlar altında, Türkiye’nin vatandaşlarının vizesiz olarak Schengen ülkelerine seyahat ediyor olabilmesi lazımdı. Kosova dahil olmak üzere, Türkiye dışında bu hakka sahip olmayan Balkanlar ve AB ile, değil üyelik müzakeresi- komşuluk ilişkisi yürüten ülke bile yok. Ki, serbest dolaşım hakkına kavuşan Kosova’yı İspanya gibi bazı AB ülkeleri resmen tanımıyor bile.” diye konuştu.
“Türkiye’nin AB ile yaptığı mülteci anlaşmasının en kalıcı getirisi olacak ‘Vizesiz AB’ imkanı kaçırıldı”
“2015’te, Ahmet Davutoğlu başbakanken ve AB ile Mülteci Anlaşması müzakereleri yürütülürken; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gerçekten de ‘vizesiz Avrupa’ya çok çok yakındı. 72 kriterden 65’inin karşılanması noktasına da, o dönüm noktasında gelindi. Dönemin Almanya Şansölyesi Merkel de, Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile bu konuda Davutoğlu ile dayanışma içine girmişti” diyen Öney, sözlerinin devamında şunları söyledi:
“Ancak, o dönem henüz başkanlık sistemine geçilmeden de Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan, bu konuya sıcak bakmadı. Sonuçta, terörle ilgili düzenlemelerin bahane edilmesiyle… Şimdi elbette o günkünden daha zor bu hedefe ulaşmak. Türkiye’nin mülteci sorunu, AB ile yapılan anlaşma ile çözülmediği gibi; katlanarak büyüdü. Üstelik bu anlaşma, fiilen zaten artık tedavülden kalkmış vaziyette; diğer bir deyişle, miyadını doldurdu. Kim iktidar olursa olsun güncellenmesi gerekiyor. AB, Türkiye’deki Suriyelilere aktarılan maddi desteğini neredeyse tamamen bitirmiş durumda. Anlaşma çerçevesinde Türkiye’den seçilerek kabul edileceği öne sürülen Suriyelilerle ilgili de bir dişe dokunur gelişme ne geçmişte oldu; ne de bugün oluyor.”

Türkiye ve Avrupa Birliği arasında 8 Mart 2016 tarihinde yapılan mülteci anlaşmasının, sözlü mutabakattan ibaret olduğunu ve asla resmi bir anlaşmaya dönüşmediğini belirten Öney, son alarak şunları kaydetti:
“8 Mart 2016 tarihli bu belge; “AB-Türkiye Bildirisi” başlıklı bir “basın bülteni” şeklinde paylaşıldı.
“18 Mart 2016’da Avrupa Konseyi ve Türkiye, Türkiye aracılığıyla Avrupa’ya düzensiz göç akışını durdurmayı amaçlayan bir anlaşmaya vardılar. AB-Türkiye açıklamasına göre, ‘Türkiye’den Yunan adalarına gelen ve sığınma başvuruları kabul edilemez ilan edilen tüm yeni düzensiz göçmenler ve sığınmacılar Türkiye’ye iade edilmelidir’ denildi. Anlaşmaya, Kasım 2015’ten bu yana Türkiye-AB ilişkilerinin derinleştirilmesine odaklı bir dizi toplantı sonucunda varıldı.
‘İnsan kaçakçılığını sonlandırmak ve göçmenlere hayatlarını riske atmadıkları bir alternatif sunmak için’, Türkiye ve AB beraber çalışmaya karar verdi. Bu amaçla da şunları kabul ettiler:
‘1) 20 Mart 2016 itibariyle Türkiye’den Yunan adalarına geçen tüm yeni düzensiz göçmenler Türkiye’ye iade edilecek;
2) Yunan adalarından Türkiye’ye iade edilen her Suriyeli için başka bir Suriyeli AB’ye yeniden yerleştirilecek;
3) Türkiye, Türkiye’den AB’ye gerçekleşen düzensiz göçte yeni deniz veya kara rotalarının ortaya çıkmasını önlemek için gerekli önlemleri alınacak;
4) Türkiye ile AB arasındaki düzensiz geçişler sona erdiğinde veya önemli ölçüde azaldıktan sonra, “gönüllü bir insani kabul planı” etkinleştirilecektir;
5) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AB sınırları içinde vizesiz dolaşım imkânı sağlamak için yol haritasının yerine getirilmesi, Haziran 2016 sonuna kadar gerçekleşecek biçimde hızlandırılacaktır. Türkiye, kalan gereksinimleri yerine getirmek için gerekli tüm adımları atacaktır;
6) AB, Türkiye ile yakın iş birliği içinde, Türkiye’deki mültecilerin gereksinimleri için başlangıç olarak tahsis edilen 3 milyar Euro’nun ödemesini daha da hızlandıracaktır. Bu kaynakların harcanması tamamlanırken; AB, 2018 sonuna kadar 3 milyar Euro ek finansman için harekete geçirecektir;
7) AB ve Türkiye, gümrük birliğinin yükseltilmesi üzerine devam eden çalışmaları memnuniyetle karşılamaktadır,
8) Avrupa Birliği Konseyi’nin Hollanda Başkanlığı sırasında 33. Bölüm ve diğer bölümlerin açılmasına ilişkin hazırlık çalışmaları sırasında hızlandırılmış bir hızda devam etmek için katılım süreci yeniden enerji verilecektir;
9) AB ve Türkiye Suriye içindeki insani koşulları iyileştirmek için çalışacaklar.’”

Halk TV Dış Haberler Müdürü ve aynı zamanda da uluslararası ilişkiler uzmanı olan gazeteci ve yazar Mustafa Kemal Erdemol, AB’ye vizesiz girebilmenin sadece AB’ye üye olmakla mümkün olduğunu sananların yanılgı içerisinde olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu’nun ‘üç ay içinde vizesiz Avrupa’ vaadinin kulağa anlamsız gelebileceğini; ancak gerçekleşmeyeceği anlamına da gelmediğini belirten Mustafa Kemal Erdemol, şu ifadeleri kullandı:
“Dış piyasalara güven verilmesi, iç barışın sağlanması, istihdam olanaklarının yaratılması, vatandaşlarının yurtdışına gitmek istemeyeceği bir ülke olması halinde AB ülkelerine vizesiz elbette girebilir Türkiye vatandaşları. Vizeden amaç yeni bir yaşam amacıyla gelenlerin yığılmasını önlemek olduğuna göre, Türkiye’den gelenleri yerleşmeye gelenler gibi görmeyecek bir AB ülkesi elbette vize uygulamasını kaldırabilir Türkiye için.”
“AB yeni engeller çıkarabilir”
Geçmişten beri AB ile Türkiye’nin diplomatik ilişkilerinin bütünüyle karmaşık olduğunu ifade eden Erdemol, sözlerinin devamında şunları belirtti:
“Bu kadar kısa süre içinde yapılabileceğini sanmam. Ama az önce de size belirttiğim gibi değişikliklerin sağlanması halinde üç ayda değilse bile bir süre sonra vizesiz AB hayalini gerçeğe dönüştürülebilmesi mümkündür.
“AB’nin Türkiye vatandaşlarına serbest dolaşım hakkı verme niyetinde olmadığı göz önünde bulundurulursa eğer kriterlerin yerine getirilmesine rağmen AB yeni engeller çıkarabilir.”
“CHP, AKP gibi Avrupa’ya karşı göçmenleri pazarlık konusu yapmayacak”
Erdemol, “Vize serbestisi sorununun çözümüne yönelik adımların olumlu sonuçlanması dahilinde Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin önü açılabilir mi?” sorusuna “AB’nin daha sonra başka engeller çıkarması olasılığı varken buna olumlu yanıt verilemez.” şeklinde cevap verirken, “CHP’nin ‘Türkiye ile AB arasında yapılan sığınmacı anlaşmalarından çıkma’ vaadi bu süreci olumsuz bir biçimde etkiler mi?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“CHP’nin vaadi göçmenleri ülkelerine yollamak, Avrupa’ya değil. AKP’nin yaptığı gibi onları Avrupa’ya karşı bir pazarlık konusu da yapmayacak. Dolayısıyla göçmenleri ülkelerine gönderip, Avrupa için de tehlikeyi ortadan kaldırması durumunda bundan AB ile Türkiye arasındaki üyelik süreci olumlu etkilenir diye düşünüyorum.”
Kılıçdaroğlu ne demişti?
Katıldığı bir televizyon programının canlı yayınında seçildiği takdirde TC vatandaşlarının Avrupa’ya vizesiz gidebileceğini vaat eden Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin şunları söylemişti:
“Ülkede her vatandaş AB’ye vizesiz girecek. Hasar tespitlerini yaptık. Cumhur İttifakı zaten yaptığını yaptı, batırdı. Biz ne yapacağımızı biliyoruz. Çiftçi, üreticinin kazanacağı, istihdamın büyüyeceği, fabrikaların çalışacağı bir Türkiye hayal ediyoruz.
“Vizeyi kaldıracağız. Gerekli düzenlemeleri yapacağız. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz. Siz düşünce özgürlüğüne kısıtlama getirirseniz sizin ülkenizde demokrasi yoktur. Biz diyeceğiz ki, ‘Bizim ülkemizde her türlü düşünce özgürce paylaşabilir, medya özgürce yayın yapabilir’. Ben gençlere ‘Cumhurbaşkanı olunca en rahat beni eleştireceksiniz’ diyorum.
“Biz diğer partilerin konumuna bakıp, kendimize politika oluşturmuyoruz. Biz iktidara geleceğiz, Cumhurbaşkanlığını kazanacağız, bu ülkeyi en geç 1 yıl içinde rahat nefes alacağı ülke haline getireceğiz. Ülkede her vatandaş AB’ye vizesiz girecek. Hasar tespitlerini yaptık. Cumhur İttifakı zaten yaptığını yaptı, batırdı. Biz ne yapacağımızı biliyoruz. Çiftçi, üreticinin kazanacağı, istihdamın büyüyeceği, fabrikaların çalışacağı bir Türkiye hayal ediyoruz.
“AB’nin öngördüğü bütün demokratik kuralları ülkemize getireceğiz. Neden insanlar yanyana gelince özgürce konuşamıyorlar? Bu Türkiye açısından utançtır. İnsanlar düşüncelerini söylerler. Emin olun, telefonla konuşurken ‘Acaba biri bizi dinliyor mu?’. Ben söylüyorum, dinliyorlar. Demokrasi temel kavramdır ve 6 lideri bir araya getiren de demokrasi özlemidir.”