Alper Akçam

Kader mi bu?

Büyük bir felaket yaşadık… On binlerce can kaybettik; yüz bini yaralandı. Daha rakamlar da tamamlanmadı. Enkazların altında daha nice cansız bedenimiz var…

Geldi, gitmiyor felaket… “Geçmiş olsun” demekle de geçmiyor.

Çünkü aklını kullanmayı unutmuş bir toplum olduk. Üç kuruş menfaat için ya biz de katılıyoruz kötü gidişe, ya hiç sorgulamadan birilerine itaat ediyoruz…

İnsanın isyan edesi geliyor. 1999 depremine çok daha hızlı ve çok daha örgütlü müdahale etmiştik. Hekim olarak içinde yaşadım o günleri. Bugün olanları gördükçe, siyaset mekanizmasının siyasi kaprislerle, iktidar korkusuyla koca Türk Silahlı Kuvvetleri’ni işin dışına çektiğini (sonradan görevlendirmeler çözüm olmadı ve şu an ordunun öyle bir hazırlığı, eğitimi yok), felakete müdahale etmesi gereken kurumların başına liyakatsız, eğitimsiz yandaşlarını atamış olduğunu, o yandaşlardan bir kısmının yardıma giden muhalif beledeyelere engeller çıkarmaya çalıştıklarını, hatta kendini bilmez birilerinin onlara hakaret ettiklerini gördükçe saçımı başımı yolasım geliyor…

Olaylardan ders çıkarmayı bilmediğimiz için, aklımızı kullanmayı beceremediğimiz için öfkemiz daha da büyük; acılar daha da can yakıcı.

Bu günden, bu noktadan başlayarak toplum olarak birlikte ayağa kalkabileceğimizi, birlikte, tüketene değil üretene, yapana, çalışana değer vereceğimizi, işin başına işi bilenleri geçireceğimizi bilsem bu kadar çok yanmayacak içim. Bu kadar çok parçalanmayacağım…

Kadermiş başımıza gelenler. Öyle deniyor…

Peki o TMMOB binası, yani şu karşı çıktığınız, yok etmeye çalıştığınız, kendi yandaşlarınız için ayrı odalar kurmaya çalıştığınız Türk Mimar ve Mühendisler Odası, İnşaat Mühendisleri Odası binası neden yıkılmadı. Dimdik ayakta duruyor! Bir tek camı bile kırılmadı…

Kadermiş… Peki Erzin denen o ilçede, depremin en büyük yıkıma yol açtığı Hatay’ın o ilçesinde neden hiçbir yapı yıkılmadı, hiçbir can kaybı olmadı?

 

İlçede kendi döneminde kaçak yapıya izin vermediğini ifade eden Erzin’in CHP’li Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu, şöyle konuşmuş: “Herhangi bir şekilde kaçak yapıya müsaade etmedim. Bazen de kızdılar bir belediye başkanı olarak bana ‘Senden başka memlekette doğru adam yok mu’ dediler. Hatta seçimlerden sonra uzaktan da bir akrabamız olan kişi yanıma gelerek, ‘Bize ceza yazılmış, kaçak inşaattan…’ dedi. Ben de kendisine yapabileceğim bir şey olmadığını söylediğimde ‘Türkiye’nin tek doğrusu sen misin?’ dedi.”

Şimdi o Erzin halkının sıraya geçip o başkanın elini öpmesi gerek…

Yalnız CHP’li olduğu için değil, adam gibi adam olduğu için kutluyorum onu…

CHP’li, benim gibi solcu, sosyalist olmayan birçok siyaset insanı tanıdım ben. Saadettin Tantan ömrüm boyunca karşıma çıkmış en yiğit, en dürüst İçişleri Bakanı olmuştu (1999 depreminde de bakan oydu). Saygılarımı sunuyorum; uzun ömürler diliyorum kendisine… Hüsamettin Cindoruk, adam gibi adamdır; adaletli insandır…

Bir de bugün işin başında olanlara bakın… Felaketlerin, yıkımların, salgın hastalıkların karşısında çıkar ve iktidar düşünmeden halkını, yurdunu, insanlarını düşünen TMMOB gibi örgütleri, Türk Tabipler Birliği’ni kapatmaya çalışıyorlar… “Yaşşa! Var Ol!” alkış sesleri geliyor bu felaketlerden de ders almayan toplumdan…

Her şeyi iki dudak arasına bağlamışlar… Her işin başında da varsa yoksa imamlar. Onlar afet uzmanı değil, din adamı, önce kendi işlerine bakmalılar; o zaman saygım olur…

Başka belediye başkanları da dinledim… Biz karşı çıkıyoruz ama “Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği” (ada bak ada, yalandan kabadayılık yapıp meydan okudukları Avrupa istemiş diye adı da öyle olmuş bakanlığın) bakanlığı imara açıyor; bizim elimizden bir şey gelmiyor diyor…

Yeter artık! Bu akılsızlıklara, bu kârından ve koltuğundan başka hiçbir şey tanımayanlara canlarımızı kurban ettiğimiz yeter… Soyulduğumuz, sömürüldüğümüz yeter! Sularımızı zehirlettiğimiz, ekmek kapısı fabrikalarımızın kapısına kilit vurduğumuz yeter! Ormanlarımızı kestirdiğimiz, otlaklarımızı, parklarımızı betona boğdurduğumuz yeter. Deprem için emeğimizden kesilmiş paraların felakete uğrayanlara değil çeteci müteahhitlere ve ortağı siyasetçilere yedirildiği yeter!

Acıyı ancak hırsızı uğursuzu aramızdan atıp bilinçli bir öfkeyle, yeniden yola çıkma azmiyle hafifletebiliriz; yaralarımızı üreterek, onararak sarabiliriz.

Kader değil bu!

Günümüz aydın olsun da şu gerçekleri görelim artık…

Kader mi bu?

Giriş Yap

Gazete İlke ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin